Haftanın Kitapları: 21.01.2013

-
Aa
+
a
a
a

ed. Russ KickGrafik Kanon 1Kolektif Kitap, 2012, b482 s.

Dünyanın önde gelen, belli başlı edebiyat eserleri çizgilerle buluşuyor... Üç ciltte tamamlanacak olan bu çalışmada toplamda 190 edebiyat eseri, farklı anlayışlardaki 130’dan fazla sanatçının yorumuyla karşımıza çıkıyor.

Grafik Kanon’un birinci cildinde dünya edebiyatının ilk örnekleri yer alıyor. Gılgamış Destanı, İlyada, Gareth Hinds’in suluboya çalışması Odysseia, Aeneis, Beowulf ve 1001 Gece Masalları’na ek olarak, sonraki döneme ait İlahi Komedya ve Canterbury Masalları ile Yitik Cennet gibi edebiyat tarihinin en büyük destanlarının yanı sıra Antik Yunan’dan çıkmış iki önemli tiyatro oyunu olan Euripides’in trajedisi Medea ve Aristofanes’in müstehcen komedisi Lysistrata’nın göz kamaştırıcı uyarlamaları da bu hem sanatsal hem de edebi “şölen”in konuklarından... Ayrıca Shakespeare’in en önemli yapıtlarından Kral Lear, Bir Yaz Gecesi Rüyası ve iki sonesi, Platon’un Şölen’i, Gulliver’in Gezileri, Candide, Kadın Hakları için Bir Savunma, Will Eisner’ın Don Quijote uyarlaması da bu çalışmada yer alıyor.

Ciltler belli ki kronolojik olarak ilerleyecek ve yapılan açıklamalara göre Grafik Kanon’un ikinci cildi Brontë Kardeşler’den Dorian Gray’in Portresi’ne, üçüncü cilt ise Joseph Conrad’ın Karanlığın Yüreği adlı romanından Hemingway’e ve David Foster Wallace’ın In?nite Jest’ine kadar uzanacak. Türkçede şimdilik ilk cildi yayımlanan bu kolektif çalışma, son ayların en dikkat çekici yayınlarından biri bana kalırsa…

Tuncer ErdemGece Kitabımetin: Bilge KarasuMetis Yayınları, 2012, 133 s.

Yine hem görsel niteliği hem de edebi içeriğiyle dikkat çeken bir başka kitap; Tuncer Erdem’in Gece Kitabı isimli çalışması... Şu cümleler eminim yabancı gelmeyecektir birçok kişiye: "Gece yavaş yavaş geliyor. İniyor. Çukur yerlere dolmağa başladı bile. Oraları doldurup ovaya yayılmağa başlar başlamaz, her yer boza dönüşecek. Işıklar yanmayacak bir süre. Ne çukurda ne düzde. Gece oluyor yavaş yavaş. Bağırsaklarımızın içinden yüreğimize gözlerimize doğru yükseliyor..." İşte Bilge Karasu'nun Türkçe edebiyatın en önemli metinlerinden biri olan Gece’si böyle başlıyor.

Gece’nin başlangıç bölümlerini resimlemiş Tuncer Erdem kitabında; bir başka deyişle, Tuncer Erdem’in daha önceki kitaplarından aşina olduğumuz çizgileri (Denizlerimizde Rüzgâr, İstanbul: Zamanın Suya İzi, Bozkır Kitabı, Kar, Kömür, Keder gibi...) bir Bilge Karasu metniyle bir araya geliyor. Böylelikle Tuncer Erdem bize bir yandan bu metinle kurduğu kişisel ilişkiyi gösterirken, diğer yandan da hepimizin aslında yaşarken de okurken de deneyimlerimizi nasıl resimleyerek, görselleştirerek kaydettiğimizi hatırlatıyor bir anlamda.

Ulyssesçev. Armağan Ekici Norgunk Yayıncılık, 2012, büyük boy, 750 s.

 

2012’nin en dikkat çekici yayınlarından birisi de, Joyce’un Ulysses’inin yeni Türkçe çevrisiydi. Kitap aynı zamanda, Bülent Erkmen imzalı özel bir tasarıma da sahip...

Norgunk’tan yayımlanan çevirinin Türkçedeki  ilk Ulysses baskısından (çev. Nevzat Erkmen, YKY, 1996) ne derece farklı olduğunu sanırım çevirmeninden öğrenmek en iyisi.  Sabah gazetesine verdiği röportajda şöyle diyor Armağan Ekici: “İki çeviri arasında bariz farklar var. Özellikle deyimler, İrlandaca deyişler, zamanın gazetelerinde kullanılan klişe sözler daha doğru olsun diye epey uğraştım. Tabii artık Google Books'ta, JSTOR'da aranan bir referansın çok kolaylıkla bulunabildiği, yine Google'un eski gazete arşivlerini yüklemiş olduğu bir dönemdeyiz; bu yüzden bu konularda araştırma yapmak çok daha kolay. Ayrıca, Erkmen ile aramızdaki kuşak farkı, özellikle argo kullanımında çok açıkça görülüyor. O kuşağın daha radikal Öztürkçeciliği de görülüyor: ‘işaret etmek’ yerine ‘imlemek’ gibi örnekleri var bunun... Erkmen'in çevirisi kelime haznesi açısından çok daha renkli ve cesur bir çeviri. Ben Joyce'un standart İngilizceyle arasındaki mesafeyi korumaya, gündelik konuşma dilini gündelik konuşma diliyle, gazete dilini gazete diliyle karşılamaya çalıştım. Ayrıntılarda pek çok itirazım olmasına rağmen Erkmen çevirisinin kitabın ana temalarını ve sembolizmini iyi aktarmış, geçerli bir çeviri olduğunu düşünüyorum."

Ulysses’in bilindiği oranda okunmayan kitaplardan biri olduğu düşünülürse, önümüzde artık iki çevirinin durması seçim yapmada zorlanacağımızın göstergesi; hangisini okumalı? Belki de Ekici’nin dediği gibi, “Meraklısı için ikisini yan yana okumak da ilginç olacak...”

der. Gemma Elwin Harris

Küçük İnsanlardan Büyük Sorular

Hayli Mühim İnsanlardan Basit Cevaplar

çev. Şiirsel Taş

Domingo, 2012, 297 s.

İlk bakışta kapak tasarımıyla dikkat çeken bir başka kitap... Çıkış noktasını Gemma Elwin Harris aktarıyor: “Oğlum iki yaşında ve sorular sormaya başladı bile. Kısa süre önce anaokulundan eve dönerken parmağını uzatıp Ay’ı gösterdi ve ‘Mu ni?’ diye sordu. Şimdilik, bu soruya ‘O Ay’ yanıtını vermek yeterli ama Ay’ın neden yapıldığı, ne kadar uzakta olduğu, acaba orada balık yaşayabilir mi gibi sorularla karşılaşmama çok da uzun zaman olmadığını biliyorum. Çocukların sorduğu soruların yanıtlarını –hiç değilse bir kısmını– bir zamanlar öğrenmişsek bile, büyük ihtimalle çoğunu unutmuşuzdur ya da bölük pörçük hatırlarız. Bu noktada bir uzmanın bize doğru yanıtı olabildiğince basite indirgeyerek verdiğini düşünün. BÜYÜK SORULAR’ın çıkış noktası buydu. On ilkokulda, yaşları dört ila on iki arasında değişen binlerce çocuktan, yanıtını en fazla merak ettikleri soruları yazmalarını istedik. Sonuçlar akıl almaz, hayranlık uyandırıcı ve komikti. İçlerinde ‘Uzay neden pırıl pırıldır?’, ‘İlk evcil hayvan sahibi kimdi?’ ya da ‘Arı arıyı sokar mı?’ gibi sevimli ve alışılmadık soruların yanı sıra, ‘Elektrik neden yapılmıştır?’ ya da ‘Okyanuslar nereden gelir?’ gibi şeytana pabucunu ters giydiren sorular da vardı. Birkaç soru da doğrudan derin felsefi bilmecelerin kalbine nişan almıştı: ‘Savaşlar neden çıkar?’, ‘Nasıl âşık oluruz?’ ve ‘İyilik nereden gelir?’ gibi.” İşte seçilen bu ve benzeri soruları da Alain de Botton, Noam Chomsky, Richard Dawkins gibi “hayli mühim insanlar” cevaplandırmışlar.

Aydan Çelik

Bi Tur Versene

Optimist Kitap,

2012, büyük boy, 151 s.

Aydan Çelik ismine aşina olanlar aslında nasıl “yazı ve çiziler”le karşılaşacaklarını az çok tahmin ediyorlardır Bi Tur Versene kitabında; yeni tanışacaklar, özellikle “alelade” bisiklet yazıları bekleyenler ise sanırım bir hayli şaşıracaklar. Bağış Erten’in de önsözde dikkat çektiği gibi, “Turgut Uyar şiiri de çıkar bu satırlarda karşınıza, Can Baba da, Tarihçi Hobsbawm’la da söyleşirsiniz, Evliya Çelebi’yle de. Bir türküden dem vurur bazen, sonra Pink Floyd’un duvarından bir taş aşırır. Çerkesliğinden yola çıkar, gider bir yazısına ‘Bisiklet, At, Çerkesler ve Zorro’ başlığı koyar, sonra trafik karşıtı ruhuyla isyana çağırır. Bisiklet efsaneleri Lance Armstrong’a ‘İhtiras Tarmvayı’ndan bahseder, Pantani’ye kotun kumlu mu diye sorar, Cadel Evans’a ‘Aleyküm Selam’ der.” Yazıları kadar Aydan Çelik’in çizileri de bu doğrultda bir hayli “şaşırtıcı.”

Bisiklete bakışın yavaş yavaş değişmeye başladığı şu günlerde –ki bazı caddelerde bisiklet yollarının ayrıldığını bile görebiliyoruz artık– eminim Bi Tur Versene kitabı da bu sürece katkıda bulunacaktır.